25 Ağustos 2012 Cumartesi

LAL GİRİT MUTFAĞI - CUNDA ADASI


Ayvalık, Cunda Adasındaki Lal Girit Mutfağı adlı restoranda 4 arkadaş hayatımızın belki de en güzel yemeğini yedik. Buraya ömrü boyunca bir kez olsun uğramayan bu hayattan eksik gider o kadar iddialıyım bu restoran konusunda. 

Restoranı geçen seneki Ayvalık tatilimizde keşfettik. Bir akşam Cunda Adasında akşam yemeğini nerede yesek diye dolaşırken bir arkadaşımız burada yiyelim diye ısrarcı oldu. Çok sevimli bir bahçesi olan eski bir Cunda evine yapılmış bir restorandı. Deniz kenarında olmasa bile küçük sempatik ve içinizi ısıtan bir çekiciliği olan bir yerdi. Yeriniz var mı diye sorduğumuzda yemekleri hazırlayan o efsane hanımefendi bize yemeklerim bitti arkadaşlar kusura bakmayın dedi. Bizde kartlarını alıp o akşam oradan ayrıldık. O anda içimden burası tap taze, günlük, gurme işi yemekler yapıyor olsa gerek demiştim. Ertesi akşam nereye gidelim diye düşünürken, restoranı arayıp erkenden rezervasyonumuzu yaptırdık. 

Evet yemek vakti gelip çattı, 4 bambaşka yemek zevki olan insan restorana girip mezelere baktık. O gün hazırlanan mezelerin çoğundan sipariş verdik. Kabak çiçeği dolması, fava, pabucaki, Girit lokumu, otlu peynir ve hala aklıma geldikçe bir hoş olduğum o efsane güveçte baby kabak ve diğerleri. Ayrıca kendi yaptıkları harika bir şarapları var bunu da kesinlikle denemenizi tavsiye ederim. Biraz hafif mezelik bir şarap ve yaptıkları mezeler ile inanılmaz yakışıyor. Servisleri de yemekleri hazırlayan bayanın eşi yapıyor, çok cana yakın birisi, gelip arada sohbet ediyor, yemeklerle, şarapları ile ilgili bilgiler veriyor. Çok sempatik bir insandı.


Şunu itiraf edeyim, çok fazla sebze arayan bir insan değildim ta ki bu restoranda yemek yiyene kadar devamlı bu tarz şeyleri ara oldum. ama bu tadın yanından geçebilen olmadı. 


Artık mezeleri anlatabilirim. Kabak çiçeği dolması yediğim en iyilerindendi.


Pabucaki; patlıcan içerisine 4 farklı peynir  ve biraz yeşillik konularak yapılmış bir meze, patlıcan severler bayılacaktır. Gerçekten mükemmeldi.


Bir diğer patlıcanlı meze olan Girit lokumu gitgide zirve yapan yemekte benim başlangıç noktalarımdandı. Yine patlıcan içerisinde salçalı bir kıyma, ile sihirli karışımlar ve ceviz vardı. Ceviz, kıyma ve patlıcan inanılmaz yakışmıştı birbirine ama kesinlikle ablamızın sihirli karışımları bunda etkilidir diye düşünüyorum. 

Ve fava.... Buraya gelmeden önce yalnızca bir kaç kez fava yemiştim. Fakat bu favanın diğerleri ile alakası yoktu, hayatımda böyle bir şey daha yemedim. Bir fava ile benim gibi sebze düşkünü olmayan bir insan nasıl etkilenebilir sorusuna cevap yemekleri yapan ablamızda, ben bilmiyorum şahsen. Ama kendisine sorduğumuzda benim favam özeldir Girit'ten bile bana tarif almaya gelirler dedi. 


Okuyanlar inanmaz belki ama yemek yerken hepimiz her saniye bir tuhaf oluyorduk. Artık inanılmaz bir endorfin salgılama akınına mı tutulduk ne oldu bilmiyorum ama tamamımız abuk sabuk tebessüm çindeydi. Yemekleri yapan ablamıza herkes size anne diyebilir miyim diyordu. Ne koyuyorsunuz bunlara dedik, hepimiz başka diyardaydı ve yazının başında dediğim gibi hepimiz tamamen alakasız damak zevklerine sahipti. 


Artık yemek olayında insana hayatı sorgulatan noktaya güveçte baby kabaklara gelebiliriz. Klavyenin başında yaklaşık on dakika duraksadıktan sonra kelimeler ile anlatamayacağıma karar vermiş bulunuyorum. O güveç o erimiş kaşar, o zeytin yağı, o kabaklar, böyle bir tat tarif edilemez. Artık hepimiz yemeklerde uyuşturucu bir madde olduğuna emindik. Herkes birbirine bakıp sırıtıyor, nasıl mutlu olduğunu tarif edecek kelimeler arıyordu. Emin olun hepimiz mala bağladık :) Hayatımda unutmayacağım anlardan birisidir. 


Ana yemekte o gün sadece kekikli kuzu vardı. Hepimiz ondan söyledik. Kekikli kuzuyu diğerleri kadar methedemeyeceğim. Fakat kesinlikle eleştirilecek bir yanı olmadığını da söylemem gerekir. Gayet başarılıydı ama tahminimce o sihirli iksirlerden yoktu içerisinde. 


Baya çok yemek yedik, daha saymadığım mezeler ve ana yemek. Tabaklar toplanırken bütün herşey suyunun en dibine kadar silinip süpürülmüştü. Sadece bir şey gözümüze çarptı bir dilim domates kalmıştı masada. :) Bu kadar yemeğin üzerine bir de sakızlı sütlaç söyledik. Sütlaç çok sevdiğim bir tatlı olmasa da bunu da bayıla bayıla yedim. Gayet hafif, kıvamında ve lezizdi. 


Restorana gittiğim arkadaşlarla yemekten sonra bir video çektik. Herkes sarhoş gibiydi. Herkes duygularını açıklamakta güçlük çekiyordu. Hayatımın yemeği diyorduk hep bir ağızdan. Gidip bu mucizenin nasıl gerçekleştiğini öğrenmek için yemekleri yapan hanımefendinin başına üşüştük. Gayet mütevazi ve sempatik bir biçimde sorularımızı yanıtladı. Sebzeleri taptaze pazardan aldığını, her aldığı ürünü farklı ve en iyisi olduğunu düşündüğü yerlerden aldığını söyledi. Gündüz yemekleri yaptığını akşam da yemeklerini restoranda sunduğunu söyledi. Zaman zaman kendisine yemekleri için röportaja gelenlerin bile olduğundan bahsetti. Her yemeğin hazırına tatsız tuzsuzuna öyle alışıyoruz ki böyle yerler büyük şehirlerde de bol bol olsa keşke diyorum. Bir senedir durup durup muhabbetini yaparız, aklımıza geldikçe bir hoş oluruz. Kesinlikle gidin, bu büyülü restoran ile tanışın...


1 yorum:

  1. sizi okuyunca insanların nasıl abartmaya bayıldığını anladım. samimi olarak söylüyorum girit lokumu dediği şeyden sinek çıktı. yüzsüzlük yapıp değiştirdi. yenir mi o. içerisi bildiğiniz bozuk balık kokuyor.

    YanıtlaSil